ForumKnk || ForumCnc
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ForumKnk || ForumCnc

ForumKnk || Gençlerin Yeni Mekanı
 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Köy Roman Üzerine

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Yaslı
Konu Lideri || Konular Benden Sorulur!...
Konu Lideri || Konular Benden Sorulur!...
Yaslı


Erkek
Mesaj Sayısı : 224
Yaş : 29
Nerden Dost? : Mekandan 03
İş Veya Hobin Varmı : Forumcu :)
Sana Kankaların Lakap Olarak Ne Takar? : YasLı
Kayıt tarihi : 10/01/09

Köy Roman Üzerine Empty
MesajKonu: Köy Roman Üzerine   Köy Roman Üzerine Icon_minitimePaz Ocak 11, 2009 4:13 pm

1980 sonrasının âdeta karabasanlı günlerinde Yazko Edebiyat dergisi bir sığınak gibiydi. Gerçi, sıkıyönetimin buyruklarından ürkülerek; 'dergi' denmiyor, 'seçki' sözcüğü kullanılıyordu galiba. Tam hatırlayamıyorum. Yazık ki, Yazko Edebiyat'larımı, büyük bir budalalıkla elden çıkardım.
Ama birkaç sayı kitaplığımda kalmış. Bunca yıl sonra, o günlerin havasını teneffüs etmeye çalışarak, sayfalar arasında gezinip durdum. Roman tartışmaları sürüp gidiyormuş. Yazko Edebiyat'ı Memet Fuat yönetiyordu. Öznellikten yana eleştirmen Memet Fuat, dergi yöneticisi kimliğinde nesnel bir tutumu tercih ederdi. Herhalde bu yüzden, roman tartışmaları da renkli bir akış gösteriyor.
Şaşırdığım şu oldu: Vedat Günyol, nice yıllar sonra, 'köy romanı'na mesafeli durmuş. Alıntılıyorum:
"Köy Enstitüleri'nin kuruluşundan hemen önce ve hemen sonra, bizde dış gerçeklikler ön plana gelmiştir. İlya Ehrenburg'un şu sözü o dönemin yapıtlarının içyüzünü açıklar sanıyorum: 'Amerikan romancıları, insandan söz edecek yerde, onu göstermekle işe başladılar.' Bizde, sosyal gerçekçilik adı altında yazılan romanlar, sadece insanı büyük ölçüde göstermekle yetindiler, çoğu kez yüzeyde kalarak."
Hem yalnızca köy romanı da değil, Günyol, "sosyal gerçekçilik adı altında yazılan romanlar" demiş. Yazık ki örneklendirmiyor. Hangi eserlere göndermeydi, bilemeyeceğiz.
Sosyal gerçekçilik adı altında yazılmış romanları savunanlar arasındaki Vedat Günyol, şimdi, büyük olasılıkla, romanımızın ilginç serüvenini özetlemek istiyordu. 1970 sonrasının roman tartışmaları, çok başka bir çehre edinmişti. Hilmi Yavuz'un çok önemli kimi yazılarını özellikle anmak isterim. Tanpınar'ın eseri yeniden hayat bulmuştu. Attilâ İlhan kendi yazdığı roman etrafında kuramsal görüşler ileri sürüyordu. Kısacası, köy romanının yanı başında kent romanı enikonu dikkat çekmeye başlamıştı.
Oysa 1950 sonrası köy romanının utkusudur. O kadar ki, Peride Celal'in 1954 tarihli Üç Kadının Romanı'nda şairler, yazarlar, ressamlar, bütün bir sanat çevresi Mahmut Makal'ın Bizim Köy'ünden söz açmaya gereksinirler.
Memleket gerçekçilerinin romanları, uzun yıllar, romanımızda tek seçenek gibi gösterildi. Eleştirmenler bir yandan bu romanları tanıtıp değerlendiriyor, bir yandan Türkçe romanın başlıca örnekleri kabul ediyorlardı. Okurun ilgisini de inkâr etmememiz gerekecek.
Aynı eleştirmenlerin, aynı okurların, köy romanı fırtınasında, Kuyucaklı Yusuf'tan hemen hemen habersiz kalmış görünmüş olmaları, bugün beni enikonu şaşırtıyor. Romanın sanat değeri belki bir dönem için göz ardı ediliyordu.
1980'lere yaklaşırken, Aşk-ı Memnu, Eylûl, Tanpınar, hatta Reşat Nuri ya da Abdülhak Şinasi deneyimleri yeniden hatırlanıyordu. Unutturulmuş Nahid Sırrı, Üç İstanbul'uyla Mithat Cemal Kuntay, Cemo'suyla değil de Denizin Çağırışı'yla Kemal Bilbaşar hep yeniden fark edilenlerdi.
Bazı ekonomik ve toplumsal sebepler, köy romancılarının eserlerini 1980'ler için artık tek seçenek sayılmaktan uzaklaştırmıştı. Köyden kente göç, yanlışlar üzerine kurulu da olsa kentleşme, en önemlisi, kitle iletişim araçlarının yaygınlığı, köy-kent ayrımında dünün görünümünü değiştiriyordu. İlerici köy öğretmeniyle gerici ağanın çatışması git git gündem dışı kalacaktı, besbelli.
Bununla birlikte, romanın ve romancının özgürlüğünü kısıtlayan, yeni 'şema'lara yol açacak yeni 'formül'ler ortaya atılacaktı. Meselâ Attilâ İlhan'ın şu -biraz da dediğim dedikçi- tespiti:
"Demek ki romancı eserini 'fiction' düzeyinde gerçekleştirebilirse kendi dışına taşırabiliyor, nesnelleştirebiliyor; aksi halde, 'observation' düzeyindedir, buysa zaten var olanı saptama, bir çeşit öznel tanıklıktan öteye geçmiyor, (frenkler temoinage / tanıklık demez mi?) ister dış dünyaya yönelik olsun, ister iç dünyaya, gözlemcilik olarak kalıyor."
İlk başta ne kadar haklı! dedirten böylesi saptamalar, azıcık eşelendiğinde, anlamından çok şey yitiriyor. Handiyse otuz yıl sonra düşünüyorum da, romancı eserini "kendi dışına" taşırmasa ne olur? Sevgi Soysal'ın 1975 tarihli Şafak'ı aklıma geliyor; bence her açıdan bir öznel tanıklık. Asıl gücünü de o öznel tanıklığından edinmiş. Kendi dışına taşmamakta diretmiş, kişisel gözlemi öne çıkarmış. O günkü 'sol'a, 'sol'dan çok çarpıcı bir eleştiri...
Hem romancılar (Attilâ İlhan), hem eleştirmenler (örnekse Fethi Naci), romancıya yol göstermekten kaçınmıyorlardı. Fethi Naci, Oktay Rifat'ın eşsiz eseri Bir Kadının Penceresinden'in ilk bölümünü "gereksiz" bulabiliyordu. Gereksiz, çünkü romancı iktisat bilimci gibi yazmış... Öyle yazmış ama, romanın diliyle, üstelik eserine çok yaraştırarak.
Bir zamanlar 'köy romanı' nasıl baskıcı bir saltanat kurmuşsa, şimdi de kuramlar ve iddialar baskı kuruyordu, romanımız üzerinde. Romancıya gelince, inandığı yolda, tek başına yürüyecekti...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ForumKnk.LighTBB.Com
 
Köy Roman Üzerine
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ForumKnk || ForumCnc :: ForumKanka || Onnline Haberler :: Siyaset Haberleri-
Buraya geçin: